Diğer Terapiler

Aile ve Evlilik Terapisi

Boşanmaların bu kadar arttığı bir ortamda hala evlenmek için can atan yada halen evlilik hazırlığı içerisinde bulunan, hatta şu anda nikah masasında ‘’EVET’’ diye mutluluklarını haykıran milyonlarca insan olması ne tuhaf değil mi?

Bana sorarsanız değil…….

Çünkü evlilik yada evli olmak değil yanlış olan. Aksine tat almasını, yaşamasını bilen için evlilik olağan üstü bir deneyim. Ama o lezzete ulaşmak emek, özveri, sevgi ve saygı gerektiriyor. Oysa insanoğlu vermeden almak, mutlu etmeden edilmek, emeksiz yemek istiyor. Günümüz toplumuna baktığımızda öyle çok yanlış var ki aslında evlilikleri çıkmaza sokan, evli çiftlerin birbirlerini sevmelerine rağmen birlikte yaşamalarını olanaksız, çekilmez kılan yada zorlaştıran.

Aslında her şey çocuğun aile içindeki yetişme şekillerinin değişmesi, çocuğun aile içindeki konumunun en üste çıkması ile başladı. Sayın hocamız Üstün Dökmen’ in dediği çocuk odaklı ailelerde yetişmiş bireyler şimdi yetişkin olarak karşımızda. Ailedeki hiyerarşinin değişmesi sonucunda bu tarz ailelerde yada parçalanmış ailelerde yetişmiş yetişkinler olarak evlilik sisteminde karı - koca, anne – baba, gelin – damat rollerini almak için yıllardır alışılagelmiş önceliklerini değiştirebilmeleri gerekiyor. Buda hiç kolay bir şey değil.

Günümüzde aileler kızları ve oğullarını aynı standartlarda modern bir anlayışla yetiştirerek kadını kendi ayakları üzerinde duran, bağımsız, aktif bir iş ve sosyal yaşama hazırlıyorlar. Kadının statüsündeki bu değişime rağmen, toplumda süregelen geleneksel anlayış hala kadının erkeğinin arkasında yürüyen, dışarıda çalışıyor olsa bile eve geldiğinde tam anlamıyla bir ev kadını olmasını bekleyen, ailelerinin parlattığı yıldızlarını silikleştirmeye söndürmeye çalışan bir zihniyet olarak karşımızda dikiliyor. Aileler prenseslerinin, gözbebeklerinin üzülmesine tahammül edemeyerek ‘Bırak gel kızım’, prenslerinin üzülmesine dayanamayarak ‘sana kız mı yok’ diyerek emek emek güzelim hayallerle kurulan Evlilik Birliğini önemsizleştiriveriyor. Elbette yanlış giden şeyler varsa müdahale edilebilir ama bu müdahale yapıcı olmalıdır. Yanlış olan gerçekte sınırlar……. yukarıda anlatmaya çalıştığım gibi çocukların aile içerisinde sınırlarının sağlıklı bir biçimde belirlenmeyişi bireylerin, kök ailelerin, arkadaşların sınırlarının net ve sağlıklı bir biçimde çizilememesi…

Baktığımızda ya bir sınırsızlık yada katı sınırlar çıkıyor karşımıza...

Evlenen çiftler ‘BİZ’ olacağız diye ya tamamen bireysel sınırlarını ortadan kaldırıyor ‘BEN’ lerini kaybediyor yada biri diğerinin sınırları içerisinde kaybolarak hiçleşiyor. Evliliklerin ilk yıllarında bunlar göze batmasa da sonraları bireyleri rahatsız etmeye başlıyor. Evlenen bireylerin aileleri ‘ÇOCUK’ larına ‘GÜLE GÜLE’ artık sen bir bireysin ve senin eşinle birlikte oluşturduğun sınırların olmalı ve ben buna saygı duyuyorum diyemiyor. Yada evlenen bireyler ‘ÇOCUK’ ları oldukları kök ailelerine ‘HOŞÇA KAL’ ben artık bir kadının kocası yada bir erkeğin karısıyım ve benim yeni sınırlarım var diyemiyor. ‘AŞK’ kavramının da sınırları net olarak çizilmiyor. Evli bir erkeğe yada kadına aşık olan birey ‘ Ne yapayım gönül bu’ diyerek aşkını yaşamak istiyor. Elbette gönül önemli ancak aile daha önemli. Halen devam eden bir evlilik varken böyle söylemlerin gündeme gelmesi ve meşrulaşması da başka bir handikap evlilikler için. Evlilik zaten başlı başına denge gerektiren bir eylem böyle bir üçleme elbette dengeyi bozacak ve çiftleri zorlayacaktır.

Vesaire vesaire vesaire…….

Madem evlilik bu kadar sorunlu, sıkıntılı bir müessese, evliliklerini sonlandırma noktasında yada sonlandırmış bir sürü çift var etrafımızda ‘ evlilik bana göre değil arkadaş ‘ diye geziniyor, madem ki ‘Bekarlık Sultanlık’ Niye hala ‘ EVLENİYORUZ’? Çünkü yanlış olan ‘ EVLİLİK’ / ‘EVLENMEK’ değil. Yanlış olan çiftlerin öncelikle birey olarak sınırlarını sağlıklı bir biçimde belirleyememesi ve bu sınırlar dahilinde işbirliği içerisinde, ilişkiler, güç, saygı, sevgi, bütçe, cinsellik ve daha birçok konuda dengenin kurulamaması. Açık ve net ifade edilmeyen yada yanlış ifade edilen duygu ve düşüncelere anlamlar yüklenmesi.

Kısaca evlilik; kurulan yeni aile sistemi içerisinde bir bireyin kaybolması pahasına bütünleşmesi değil, her iki bireyin ayrı ayrı sahip oldukları güçlerini, hayallerini, umutlarını, bütçelerini ve bedenlerini sevgi ve saygıyla bütünleştirebilmesidir. Evlilik bir tamamlanmadır. Ne mutlu huzur ve mutluluk içerisinde ‘EVLİYİM’ diyebilene…..